8 Aralık 2008 Pazartesi

Çin Günlüğü - 3 (Komünizmle Yüzleşmek!)


Güya komünizmle yönetiliyor bu memleket. Oysa sınıflar arasında çok büyük gelir farkı var. Uçurum gibi. Şehrin bir yanında, ekmek parası bulabilmek için yakana yapışan insanlar varken bir başka yanında insanlar lüks içinde yaşıyor. İşte bu yüzden bir türlü benimseyemedim şu görüşü. İnsanların ne zengin ne de fakir olduğu yer diye öğrendim ben bu işi. Emperyalizme karşılık olarak doğmuştur. Önemli olan para değil, insandır, alın teridir, emektir. Ama eğer biraz araştırılırsa görülür ki, Çin, Avrupa ve Amerika'dan daha emperyalist bir ülkedir.

Daha önce de söylediğim gibi burada en yaygın meslek sokak satıcılığı ve dilencilik. Ülkenin en önde gelen ticaret şehirlerinden biri olan Guangzhou denen bu yerde, sokaklarda dolaşınca gördüğünüz ilk şey fakirlik. Ancak işin bir de diğer yüzü varmış.

Dünkü yazıyı yazdıktan sonra buranın "İstiklal Caddesi" olarak kabul ettiğimiz Pekin Caddesi'ne gittik. Umduğumu bulamadım açıkçası. Caddenin başında New York görüntüleri canlandı gözümde. Lebron'un en az 1000 m2'lik bir reklamı vardı. Ancak devam ettikçe mağazaların kalitesizliği gözüme çarptı. Her dükkanın başında sizi kolunuzdan tutup içeri sokmak isteyen çalışanlar var. Eğer burası Çin'in en ünlü caddesiyse burası gerçekten fakir bir ülke diye geçirdim içimden. Ta ki bugüne kadar.

Bugün gittiğimiz bir alışveriş merkezi, ütopya olduğunu düşündüğüm komünizmle ilgili tüm düşüncelerimi haklı çıkardı. Daha giriş katındaki mağzaları sırayla sayalım;

Burberry, Louis Vuitton, Dior, Versace, Bvlgari vs. diye gidiyor...

Güya neydi? Sınıfsız toplum.

Ben gözümle gördüm, daha da bir şey demiyorum.

Hiç yorum yok: