9 Ağustos 2009 Pazar

Son..!


Biz de kapatıyoruz kardeşim. Yok işte olmuyor. Bazen sıkılıyorsun ediyorsun ama içinde yazma aşkı varsa bırakamıyorsun sebepsiz yere. Ama bıraktırıyorlar işte adama. Lanet ediyorsun dünyaya, düzene, insanlara. Borges kapattığında tüm blog alemi olarak içimizden bir parça koptu. Ben kapattım diye kimsenin üzüleceğini, pek çok kişinin de fark etmeyeceğinin farkındayım. Olsun ama. Bu zamana kadar mümkün olduğunca çok kişiye ulaşıp sesimizi duyurmaya çalıştık. Olduğu kadar artık. Beğenen vardır beğenmeyen vardır. Hepsi helal etsin hakkını.

Çok uzun bir geçmişimiz yoktu aslında. Geçen yılın kasımından beri yazıyordum. Öğrenciyiz eninde sonunda. Bazen vaktimiz olmuyordu. Yardım alayım dedim. Olmadı. Kimse benim kadar istekli değildi. Ben yazamadığımda blog boş kalmasın diye millete zorla yazılar yazdırdım. Farkındayım. Zorla yazılınca tadı olmuyor tabi. Farkediliyor zaten yazıldığında.

Bir nedenim lise sona geçmemdi kapatmak için. Okuldu, dershaneydi, evde çalışmaydı derken ne olayları takip edebilirim, ne de yazmaya vakit bulabilirim diye düşünüyordum. Ancak bu kadar erken değildi bırakmak. Olmamalıydı da. Severek yaptığım, yaparken övündüğüm, gururlandığım bir oluşumdan vazgeçmek ne zordur. Diyorum ya, bıraktırıyorlar adama. Yaşamaktan aldığın zevki öldürüyorlar. Sonrasında ne yazsan boş.

Kendinize iyi bakın...

2 Ağustos 2009 Pazar

Vampir Dünyası#2

TV dizisi olarak Türkiye'de Cnbc-e ekranlarında Moonlight dizisi var. Geçen hafta sezon finalini yapıp ilk sezonu bitirdiler. İyiki de bitirdiler. İnşallah ikinci sezonu getirmez Cnbc-e. Ben bu kadar hafif bir vampir dizisi görmedim. Adam çölde yürüdü resmen! Senaryo yapacaklar diye iyice saçmalamışlar. Yok adam gayet iyi niyetliymiş de, kan ihtiyacını kan bankalarından sağlıyormuş da falan filan.

Ayrıca yüzyıllarca yaşayan vampirlerin herkesin fişlendiği bu dönemde, Amerika gibi bir yerde, kimliklerini ifşa etmeden yaşayabilmeleri imkasıza yakın. Yani Moonlight dizisi kendi içinde inandırıcılığa ulaşamamış.

Zaten vampir diye bir şey yok, ne inandırıcılığı gibi bir düşünceye kapılıyorsanız kurgu türünde dizi-filmleri izlemiyorsunuzdur da zaten. Olay burada ne tür bir yaratık yarattığınız değil, yarattığınız kurgunun kendi içinde senaryo uğruna çelişmemesidir.

Bu konuda gördüğüm en uygun dizi Amerika HBO kanalındaki True Blood dizisi. The Piano ve X-Men: The Last Stand filmlerinden tanıdığımız Anna Paquin'in başrolünde olduğu True Blood dizisi kendi içinde büyük bir tutarlılığa ve mükemmel bir kurguya sahip. Dizide vampirlerin yanısıra her zaman duyduğumuz türlerin dışında bazı türler de mevcut.

Vampirlerin varlığı tüm dünya tarafından bilinmekte ama özellikle dindar kesim onları birey olarak kabul etmemekte ısrarlı. Kabullenebilen insanlar da var, düşman olan da. Vampirler gün ışığına çıkamıyor bu yüzden sadece gece gezebiliyorlar. Bu zayıflıklarından dolayı gündüz vakti vampir düşmanları tarafından ateşe veriliyor.

Dizinin adı, True Blood, vampirlerin kan ihtiyacını insanlardan sağlamasını engellemek için imal edilen sentetik bir içecek. Ama tabiki orjinalinin tadı yok. Bu yüzden aç gözlü olanlar hala cinayet işliyorlar.

True Blood gerilimli ve ateşli vampir sahnelere, mükemmel kurgusuyla bu tarzı sevenlere doyurucu bir seyir zevki sağlıyor.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Vampir Dünyası#1


Efendim bildiğiniz gibi son günlerde vampirlerle ilgili her şey fazlasıyla revaçta. Filmleri, dizileri, kitapları her yerde çok izleniyor, çok okunuyor. Ben de konuyla ilgili yanlış bilinen ve vizyona konulan konulara bir parantez açayım dedim.

Herkesin beğeniyle izlediği Twilight'la başlayalım. Kitabı okumadım ama film üstünden konuşacağım zaten. Öncelikle film aşk hikayesini vampirlik temasının önüne koymuş. Vampirlerin o karanlık özellikleri ön planda değil. Vampirlik efsanesi Tanrı'nın verdiği ceza olarak kabul edilir. Bu yüzden vampirlerin derisi ışıkta değerli bir taş olan elmas gibi parıldamaz.

Bu parıldama meselesi porfiria hastalığından geliyor. 1700’lü yıllarda keşfedile ve bir çeşit kan zehirlenmesi olan Porfirya hastalığının ilerlemesiyle derinin kızılötesi ışınlara karşı zayıfladığı ve bu nedenle karardığı görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır. O dönemki hastalar tedavi amaçlı hayvan kanı içtikleri için de kan içme meselesinin buradan kaldığı düşünülmektedir. Ama vampirlik terimi bundan eskiye dayanır.

İlk vampirin Adem ve Havva'nın oğlu Kabil(Caine) olduğu söylenir. Musevi, Hristiyan ve Müslüman kaynaklarından da benzer bir olay anlatılır. Tanrı, Adem ve Havva'nın iki oğlundan adak ister. Çiftçi Kabil en güzel meyve ve sebzelerini, çoban Habil'de en genç ve en güçlü hayvanını kurban eder. Tanrı Habil'inkini kabul eder, Kabil'inkini reddeder. Kabil de kıskançlıktan insanlık tarihinin ilk cinayetini işler.

Buradan sonra hikaye farklı kaynaklara göre değişiyor. Musevi ve Hristiyanlara göre Caine Tanrı'nın huzurundan kovulduktan sonra Adem'in ilk karısıyla karşılaşır ve onun kanını içerek uzun süren bir karanlığa düşer. Gözünü açtığında Michael(Mikail) ile karşılaşır ve affedildiği müjdelenir. Ama Caine asıl affın kendi vicdanı tarafından olması gerektiğini söyleyerek bu teklifi reddeder. Bunun üzerine lanetlenir.

"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."

Daha sonra melek Raphael(İsrafil) Caine'e tekrar bağışlandığını söyler ama yine aynı gerekçeyle reddedilir. İkinci lanet geliverir.

"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!"

Son laneti ölüm meleği Uriel'den(Azrail) gelir. Reddedilen Uriel, "Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"

Bütün efsaneyi ayrıntısıyla okumak isteyenler buraya tıklasın.

Vampirlerin özellikleri buradan gelmekte. Ateşten korkarlar, güneş ışığına çıkamazlar çünkü yanarlar ve dünyada kalmaya mahkum edilmişlerdir. Ölü olmalarına rağmen ölümsüz gibi varlıklarını sürdürürler.

Daha kısa planlıyordum aslında ama bayağı uzun bir yazı olacak gibi. O yüzden burada kesiyorum. Bir sonraki yazıda yeni çıkan vampir dizileri üstünden devam edeceğim...