Yazı yazma serüvenim lise yıllarımın başında başladı. İlk ve ortaöğretim zamanlarımda Türkçe sınavı kompozisyonlarından öte bir şey yazmıyordum. İlk köşe yazımı 2006 Playoff'larının başında boş bir derste yazmıştım. Açık konuşmak gerekirse nbatr.com'a bir arkadaşımın yardımıyla yazmaya başlamıştım. Internet aleminde bile bir yere girmek için referans(torpil) gerekiyor yani. Bunu genç yaşta öğrenmem iyi oldu. Sonrasında değişik sitelerde değişik görevler üstlendim. Tek kuruş para almadan/istemeden sadece yazı yazma tutkusuyla yaptım bu işleri.
Haber editörlüğü yaptım, yabancı kaynaklardan sayfalarca yazı çevirdim, sürüsüyle eleştiri yazısı yazdım. Bu kadar işi hiçbir kârım olmadan yaptım. "Vay enayi!" diyenleri duyar gibiyim. Açıkçası gibisi fazla. Çok duydum başkalarından. Ancak gerçekten parayla satın alınamayacak artılar elde ettim bu işlerden.
Öncelikle çok iyi arkadaşlıklar kazandım. Site-ül lappap'ın değerli yazarları Hilmi ve Hüseyin'le bu sayede tanıştım mesela. İzmir'den Ankara'ya, Çorum'a, Adana'ya vs. illerden okurlarım oldu. Hala bir çoğuyla MSN vasıtasıyla NBA muhabbeti yapıyoruz. Dengesiz insanlarla karşılaşmadım mı? Sanal alem burası, olmaz olur mu? Bir sürü abuk insanla da tanıştım. Yüzyüze olmamanın güveniyle saçmalayan çocuklar... Ama onlarla bile uğraşmak eğlenceliydi bir yerde.
Daha sonra okuldan 3 arkadaş bir internet sitesi kurduk. Ortaklardan biri Corona, diğeriyse nbatr.com'da yer bulmamı sağlayan arkadaştı. Site kurmanın zorluğunu ilk defa burada gördüm. Ayrı bir meslekmiş site kurmak. Sürekli bir uğraşı istiyormuş. Sıradan olmamak, daha iyi olmak için fedakarlık yapmak gerekiyormuş. Kendi namıma üzerime düşeni yapmıştım. Ama hem site hem forumu tek başına ayakta tutmak, okul devam ederken imkansız. Bir zaman sonra bu oluşum başarısız oldu. Bana da geriye şimdiki mail adresim kaldı.
Bu sıralarda edebiyata da yöneldim. Pek çok şiir yazdım. Çokça da kitap okudum. Şüphesiz okuduğum kitapların yazdıklarımda önemli etkileri olmuştur. Sözcük dağarcığımın gelişmesinde büyük katkı sağladı o eserler. Ama hala biliyorum ki bazen çok uzun ve takip edilmesi zor cümleler yazıyorum. Bunu da üslup olarak adlandırıp çıkalım işin içinden.
Sonra blog meselesi çıktı. İlk başta belkide yeryüzündeki tek kişiye özel blogu kurdum. Gereksiz bir çabadan ibaretti. Bir defteri kapatıp yenisini açmak zor oldu ama kısa bir sürede toparladım kendimi. Herşey artık eskisinden daha güzel. Bunun içinse tek bir kişiye teşekkür borçluyum ve bir de özür.
Yeni blogumla dünyanın her yerinden misafirlere açığız. Ayrıca uzun zaman sonra yeniden gerçek şiirler yazabiliyorum artık. Belki bazılarını burada paylaşabilirim. Ama hala utangacım biraz bu konularda.
Bu aralar biraz daha kuralcı yaklaşıyorum. Eskiden serbest ölçüde yazdıklarımın yerini şimdi hece ölçülü, uyak şemalı şiirler alıyor. Bittikten sonra içime sinmişse değme keyfime! Ölçülü şiirin görüntüsü bile ayrı hoş. Harcanan emek, insanın eseriyle gurur duymasını sağlıyor. Aynı şey bu blog için de geçerli. Gün geçtikçe artan arşivdeki yazı sayısı ve ziyaretçi adedi insana bu işe devam etme şevki veriyor.
Bir de yazma özgürlüğü var tabiki. Dilediğim her konuda, dilediğim üslüpla dilediğim şekilde yazma imkanı veriyor blog oluşumu. Yaptığım yazım hataları da benim hatalarım, gediğine koyduğum(koyabildiysek) taşlar da benim taşlarım.
Sonuçta blogun 3. ayına girmek üzereyiz. Burada bazı meselelerin bir köşesinden tutup nacizane konuşuyoruz. Kimiz peki? En azından yazmaya nasıl başladık, nasıl devam ediyoruz onu anlatalım istedim. Yaşamımın bir bölümünden bir kesit.
Ben yazarken eğlendim, umarım siz okurken aynı keyfi almışsınızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder